AFŞİN ELBİSTAN YENİ BİR KÖMÜRLÜ TERMİK SANTRAL İSTEMİYOR
ÇED süreci devam eden Afşin Elbistan A Termik Santrali genişletme projesine karşı belediyeler, sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler 7 Ekim’de Elbistan’da bir araya geldi.
Elbistan ve Nurhak Belediye Başkanlarının açılışını yaptığı toplantıya, Temiz Hava Hakkı Platformu, TEMA Vakfı, Greenpeace Türkiye, İklim İçin 350 Derneği, Avrupa İklim Eylem Ağı gibi iklim ve çevre kuruluşlarının yanı sıra siyasi parti temsilcileri de katıldı. Toplantıda, mevcut santrallerin ekosistem, sağlık ve ekonomi üzerinde gözlemlenen olumsuz etkileri ve yapılması planlanan ek iki ünitenin olası negatif sonuçları tartışıldı. Toplantıda, bölgenin yüksek yenilenebilir enerji potansiyeli vurgulandı ve deprem sonrası yeniden yapılanmasında kömüre değil, yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilmesi talebi dile getirildi.
Projenin ÇED raporuna dair Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın nihai kararı bekleniyor.
THHP tarafından gerçekleştirilen sağlık etki değerlendirmesi çalışmasına göre, Afşin Elbistan A Termik Santraline ek olarak planlanan iki ünite 2268 erken ölüme yol açarken, bunların yaratacağı ekonomik yükün 88,4 milyar TL’yi buluyor.
Raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız.
FOSİL GAZ VE NÜKLEER ENERJİNİN YEŞİL VE SÜRDÜRÜLEBİLİR OLARAK TANIMLANMASI KABUL EDİLEMEZ
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanlığınca hazırlanan Türkiye Yeşil Taksonomi Yönetmeliği taslağı görüşe açıldı. Fosil gaz ve nükleer enerjinin yeşil ve sürdürülebilir olarak tanımlandığı yönetmelik taslağına iklim ve doğa koruma alanında çalışan sivil toplum kuruluşları itiraz etti.
Türkiye Yeşil Taksonomi Yönetmeliği, sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu ekonomik faaliyetlerin desteklenmesi, sürdürülebilir yatırımlara finansman akışının teşvik edilmesi ve piyasada yeşile boyamanın önlenmesine yönelik olarak Türkiye Yeşil Taksonomisinin usul ve esaslarını düzenleme amacını taşıyor. Sivil toplum örgütleri, Türkiye Yeşil Taksonomi Yönetmeliği taslağında bu kapsamda finansal olarak desteklenecek sektörler ve faaliyetler arasında geçiş faaliyeti olarak tanımlanan fosil gaz ve nükleer enerjinin hiçbir koşulda yeşil ve sürdürülebilir olarak değerlendirilemeyeceğini belirten, bu faaliyetlerin yeşil taksonomi dışına çıkarılması talebini içeren görüşlerini İklim Değişikliği Başkanlığına sundu.
STK’ların bir başka eleştirisi ise, yeşile boyama fiili için bu faaliyette bulunan kuruluşların kasıtlı hareket etmiş olmalarının aranmasına dair tanımlama. STK’lar, kasıt aranması durumunda, yeşile boyama yapan firmaların da finansman teşvikinden yararlanması ve yeşile boyama eylemlerine karşı yargı yoluna başvurmasının önüne geçilmesi gibi adaletsiz bir sonuç yaratabilme riski taşıdığını ifade ediyor.
Öte yandan, Yönetmelik taslağında katı fosil yakıt kullanan enerji üretim faaliyetlerinin çevresel açıdan sürdürülebilir ekonomik faaliyetler olarak değerlendirilmeyeceğine dair düzenleme ise önemli ve olumlu olarak değerlendiriliyor.
Yönetmelik taslağına ulaşmak için tıklayınız.
TÜRKİYE’DE ÇEVRE HAKKI İHLALLERİ BM İNSAN HAKLARI KOMİTESİ’NDE GÖRÜŞÜLDÜ
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi tarafından yürütülen Türkiye’nin ikinci periyodik raporu değerlendirmesi sürecinde, sivil toplum örgütleri Türkiye’deki çevre hakkı ihlallerine dair komiteye bir rapor sundu.
Raporda, çevresel etki değerlendirme süreçlerinde yaşanan sorunlar, çevre alanında bilgi edinme, protesto ve örgütlenme, adalete erişim haklarının kullanımında yaşanan engeller ve ekolojik hak savunucularının karşı karşıya kaldığı hak ihlalleri dile getirildi. 23-24 Ekim 2024 tarihlerinde Türkiye resmi delegasyonunun katılımıyla gerçekleştirilen değerlendirme toplantısında Komite üyeleri bu sorunların bir kısmını sözlü soru olarak Türkiye’ye yönlendirdiler.
Sivil toplum örgütleri koalisyonunun çevre alanındaki hak ihlallerine dair verdiği görüşe (İngilizce) buradan ulaşabilirsiniz.
LANCET GERİ SAYIM 2024 RAPORU YAYINLANDI

Lancet tıp dergisi, sağlık ve iklim değişikliği üzerine 2024 Geri Sayım Raporu’nu (Lancet Countdown 2024) yayınladı. Bu yılki rapor, tüm ülkelerde, sağlık tehditlerini izleyen 15 göstergeden 10’unun yeni rekorlara ulaştığını ortaya koyuyor.
Rapora göre, iklim değişikliği nedeniyle, 2023 yılında insan sağlığını tehdit edebilecek rekor düzeyde ortalama 50 gün daha fazla sıcaklıkla karşı karşıya kalındı. Aynı yıl, küresel kara alanının % 48’i en az bir aylık aşırı kuraklıktan etkilendi. 1981-2010’dan bu yana kuraklık ve sıcak hava dalgası olaylarındaki artış, 2022’de değerlendirilen 124 ülkede 151 milyon daha fazla insanın orta veya şiddetli gıda güvensizliği yaşamasıyla ilişkilendirildi; bu kaydedilen en yüksek seviye.
Rapor, iklim değişikliği ve sağlık bağlamında Türkiye ile ilgili de çarpıcı veriler ortaya koyuyor. Rapora göre, Türkiye’de 2023 yılında her bir bebek 24,8 gün, 65 yaş üstü yetişkinler ise 21,9 gün sıcak hava dalgasına maruz kaldı. 2023 yılında sıcağa maruz kalma nedeniyle 471 milyon işgücü saati kaybedildi; bu da 1990-1999 yıllık ortalamasına göre %14’lük bir artış anlamına geliyor. 023 yılında sıcak hava nedeniyle işgücü kapasitesinin azalmasından kaynaklanan potansiyel gelir kaybı 846 milyon ABD doları.
Yine rapora göre, Türkiye’de2021 yılında yaşanan 51.000 ölüm insan kaynaklı hava kirliliğine (PM2.5) atfedilebiliyor. Bu ölümlerin %56,5’i kömür ve gaz başta olmak üzere fosil yakıtlar nedeniyle yaşandı. 2021 yılında hava kirliliğine bağlı erken ölümlerin ekonomik değeri 40,75 milyar ABD dolarıdır.
Rapora ulaşmak için tıklayınız.