Skip to main content

Dünya liderleri, hükümetlerin yetkilileri, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum örgütleri 11-22 Kasım tarihleri arasında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı (COP) için bir araya geldi. Artık “iklim acil durumu” olarak adlandırılan iklim değişikliğinin durdurulabilmesi için bu yıl 29’uncusu düzenlenen COP’tan beklentileri ve bu beklentilerin karşılanıp karşılanamadığına dair tartışmaları kısaca derledik.

İklim Finansmanı için Yeni Kolektif Sayısallaştırılmış Hedef

İklim Finansmanı için Yeni Kolektif Sayısallaştırılmış Hedef (New Collective Quantified Goal on Climate Finance-NCQG), Paris Anlaşması’nın temel amacı olan sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerine göre 1,5°C artışla sınırlamak için sera gazı emisyonlarını azaltmak doğrultusunda ülkelerce verilen ulusal katkı beyanlarının gerçekleşmesi ve özellikle gelişmekte olan ülkelerin iklim hedeflerine ulaşmalarının desteklenmesi için yeni belirlenmesi amaçlanan sayısal olarak ifade edilecek finansman miktarını ifade ediyor. 2015 yılında Paris’te yapılan COP21’de 2025 yılına kadar gelişmiş ülkeler tarafından gelişmekte olan ülkelerin iklim finansmanı ihtiyaçlarını karşılamak için her yıl 100 milyar dolar finansman sağlanmasına karar verilmiştir. Kararın 2024 yılı sonunda sona erecek olması ve gelinen noktada iklim değişikliği ile mücadelenin çok daha acil bir durum haline gelmesi, bu kapsamda finansman ihtiyacının da artması sebebiyle COP29’un ana gündemi İklim Finansmanı için Yeni Kolektif Sayısallaştırılmış Hedefin belirlenmesiydi.

Paris Anlaşması kapsamında, aralarında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Japonya’nın da bulunduğu 24 gelişmiş ülke ve Avrupa Birliği (AB), gelişmekte olan ülkelerin ihtiyacı olan iklim finansmanını sağlamakla yükümlü.  Ne var ki, COP29 müzakerelerinde finansmanı sağlamakla yükümlü ülkeler sürece diğer ülkeleri ve özel sektör tarafından sağlanacak finansmanı da dahil ederek mali yükümlülüklerini azaltmaya çalıştılar.

Bu husus Yeni Kolektif Sayısallaştırılmış Hedef anlaşmasının ikinci bölümüne yansıdı. Gelişmekte olan ülkeler, sadece gelişmiş ülkelerden yılda 1.3 trilyon dolar iklim finansmanı sağlanması konusunda kararlıydılar. Ne var ki, gelişmiş ülkelerin ısrarları sonucu nihai karar, “tüm aktörler tarafından ve tüm kamusal ve özel kaynaklardan sağlanan iklim finansmanının 2035 yılına kadar yıllık olarak en az 1,3 trilyon dolara çıkarılması için tüm tarafların işbirliği içinde çalışması” şeklinde metne geçti.

Müzakereler, iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkelerin müzakerelerden çekilmesi ve Hindistan ile az gelişmiş ülke statüsünde olan pek çok ülkenin itirazları sebebiyle planlanan tarihten sonraki günde tamamlandı.

23 Kasım Cumartesi günü, büyük ekonomiler ve kilit ülkeler arasındaki diplomatik çabaların ardından nihai metin yıllık en az 300 milyar dolar iklim finansmanı sağlanması temel hedefinin yanı sıra 2035 yılına kadar tüm kaynaklardan elde edilecek yıllık 1.3 trilyon dolar iklim finansmanı hedefine ulaşmak için tüm tarafların işbirliği içinde çalışması kararını da içeren şekilde son halini aldı.

İklim finansmanı miktarı dışında, müzakerecilerin üzerinde tartıştığı diğer önemli konu da hangi finansman kaynaklarının iklim finansmanı hedefine dahil edileceğine ilişkindi.

Nihai metin, Çin gibi gelişmekte olan ülke statüsünde bulunan ve esasında sözleşmeye göre finans sağlamakla yükümlü olmayan ülkelerin “gönüllülük esasına dayalı olarak” iklim finansmanına katkıda bulunmaya teşvik ediyor ve ayrıca çokuluslu kalkınma bankalarının gelişmekte olan ülkelere sağladığı kredilerin de gönüllü katkı sayılmasını içeriyor.

Teknik olarak, gelişmekte olan ülkeler Paris Anlaşması kapsamında iklim finansmanına katkıda bulunmaya zaten “teşvik ediliyordu”. Ancak COP 21’de alınmış olan kararda, yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansmanının sadece “gelişmiş” ülkelerin katkılarını içerdiği açıkça belirtiliyordu. Gelişmekte olan ülkelerin gönüllü katkıları gelişmiş ülkelerden gelecek 100 milyar dolarlık iklim finansmanı tutarına dahil edilmiyordu. Finansal yükümlülüklerdeki bu net ayrım, COP 29’da alınan kararla değişmiş oldu.

Nihai metinde ayrıca, özellikle en az gelişmiş ülkeler ve küçük ada devletleri için hibeye dayalı finansman da dahil olmak üzere finansmanın artırılmasına yönelik bazı ifadeler yer alıyor; ancak metinde bu gruplara özel finansman alt hedefleri bulunmuyor.

Son olarak, metinde “Bakü’den Belem’e 1.3 Trilyon Dolarlık Yol Haritası” adı verilen ve “iklim finansmanının 2035 yılına kadar yılda 1,3 trilyon dolara çıkarılması” ve gelecek yıl COP30 için bir rapor hazırlanması gibi muğlak bir amacı olan bir son dakika eklemesi de yer aldı.

Her ne kadar müzakereler boyunca gelişmiş ülkelerin suskunluğu karara varılmasını oldukça yavaşlatmış ve gelişmiş ülkelerce sağlanacak finansman miktarını şimdilik yıllık 300 milyar dolarla sınırlandırmış olsa da çokuluslu kalkınma bankaları ve özel sektörden gelen olumlu sinyallerle birlikte 1,3 trilyon dolarlık iklim finansmanı ihtiyacı ve bu bedelin yıllık olarak sağlanması için tüm tarafların iş birliği içinde olması gerektiği hususuna nihai metinde yer verilmiş olması olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.

Kararda yer alan aşağıdaki ifade bahse konu finansmanın amacının gelişmekte olan ülkelerin sözleşmenin amacı ile uyumlu, iddialı ulusal katkı beyanlarında yer alan taahhütlerini gerçekleştirilmesi için sağlanacağının bir kez daha vurgulanması açısından önemlidir.

“İklim finansmanına ilişkin yeni kolektif sayısallaştırılmış hedefin, gelişmekte olan taraf ülkelerin ulusal katkı beyanlarının uygulanmasını destekleyeceğini; azmin artırılmasına ve hızlandırılmasına katkıda bulunacağını; ve özellikle iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı hassas olan ve en az gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan küçük ada devletleri gibi önemli kapasite kısıtları bulunan gelişmekte olan ülke Tarafların değişen ihtiyaçlarını ve önceliklerini yansıtacağını kararlaştırır.”

Madde 6 Karbon Piyasası Kurulmasına Dair Karar

COP29 boyunca yapılan önemli tartışmalardan biri de karbon piyasalarının oluşturulmasıydı. Yaklaşık on yıllık bir çalışmanın ardından ülkeler, Paris Anlaşması kapsamında karbon piyasalarının nasıl işleyeceğini belirleyen nihai yapı taşları üzerinde anlaşmaya vararak ülkeden ülkeye ticareti ve bir karbon kredilendirme mekanizmasının oluşturulmasına dair nihai kararı verdiler.

Ülkeden ülkeye ticaret (Madde 6.2) konusunda COP29 kararı, ülkelerin karbon kredilerinin ticaretine nasıl izin vereceği ve bunu takip eden kayıtların nasıl işleyeceği konusunda netlik sağlıyor. Bunun yanı sıra şeffaf bir süreçte teknik incelemeler yoluyla çevresel bütünlüğün önceden sağlanacağına dair güvencenin nasıl oluşturulacağına da karar verildi.

Ülkeler, BM (Madde 6.4 mekanizması) altında merkezi bir karbon piyasası için standartları kabul etti. Bu, yeni finansman akışlarından faydalanacak olan gelişmekte olan ülkeler için olumlu bir gelişme olarak değerlendirildi. En az gelişmiş ülkelere piyasada yer edinmek için ihtiyaç duydukları kapasite geliştirme desteğinin verilmesi de karara bağlandı.

Paris Anlaşması Kredilendirme Mekanizması olarak bilinen bu mekanizma, yerli halkların açık ve bilgilendirilmiş onayı olmadan bir projenin hayata geçirilememesini sağlayan güvenceler de dahil olmak üzere, çevre ve insan hakları konusunda projelerin zorunlu denetimiyle desteklenecek şekilde tasarlandı. Ayrıca mekanizmanın, bir projeden etkilenen herkesin bir karara itiraz etmesine veya şikâyette bulunmasına izin verecek şekilde oluşturulmasına karar verildi.

Madde 6.4 üzerinde uzlaşılan metin kapsamında, BM karbon piyasasını kuracak ve işletecek olan organa, ileriye dönük tüm çalışmalarda mevcut en iyi bilimi dikkate alma sorumluluğu verildi. Ancak karbon piyasalarına ilişkin çalışmalar Bakü’de sona ermeyecek. Yeni karbon kredilendirme mekanizmasını kuracak ve bu süreçte Taraf Ülkelere karşı yükümlü olan Denetleme Kuruluna, 2025 yılında tamamlanmak üzere uzun bir yapılacaklar listesi verildi.

COP 29’da uzlaşılan Madde 6’ya dair nihai metin mükemmel olmamakla birlikte, emisyon ticareti ve karbon kredilendirmesini koordine etmeye yönelik uluslararası çabalarda uzun süredir bulunmayan bir netlik sağlaması açısından uluslararası paydaşların bir kısmı tarafından olumlu bulunuyor.

Öte yandan, madde 6’ya ilişkin alınan kararların oldukça zayıf ve eksik olduğu, fosil yakıt endüstrisi ve yüksek emisyonlu devletlerin yararına kullanılabilecek önemli boşluklar yarattığına ilişkin de görüşler de bulunuyor. Bu görüşler mevcut karbon marketlerinde yetersiz ve hatta sahte iklim sertifikaları oluşturulduğuna, emisyonların sözde telafi edildiğine ama gerçekte iklim krizi daha da körüklenirken, aynı zamanda bu projelerin çoğunun insan hakları ve ekosistemleri tehlikeye attığına ilişkin çalışmalara dayanıyor.

Bu kapsamda Madde 6’ya dair 2025 yılında yapılacak belirleme çalışmalarının yakından takip edilmesi oldukça önemli. Hangi faaliyetlerin “karbon uzaklaştırma” kapsamına girip hangilerinin girmeyeceğine ilişkin ayrıntılar önümüzdeki yıl belirlenecek. Bu noktada Madde 6.4 Denetim Organının çalışmalarını dikkatle takip etmek önemli olacaktır.

Küresel Durum Değerlendirmesi

COP29 “Finans COP’u” olarak adlandırılmış olsa da pek çok tarafın Bakü’den iklim değişikliği ile mücadele için güçlü beyanlar olmadan ayrılmak istemeyeceği açıktı.  Özellikle, pek çok taraf ve sivil toplum kuruluşu geçen yıl COP28’de karara varılan ve tüm ülkeleri “fosil yakıtlardan uzaklaşmaya” ve 1.5°C sınırıyla uyumlu ulusal katkı beyanları sunmaya çağıran Küresel Durum Değerlendirmesinin (Global Stocktake – GST) sonuçlarını tekrar gündeme getirmek, COP28’in ardından taahhütlerin gerçekleştirilmesini izlemek istiyordu.

Ne yazık ki, COP29’da fosil yakıtlardan uzaklaşma ve kömürden çıkışa dair hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Bu konudaki müzakereler, COP29 için hazırlanan taslak metnin geçen yıl alınan taahhütlerden geri adım atma girişimi olduğu yönünde pek çok ülkenin karşı çıkışları nedeniyle ilerlemedi.

GST’ye dair müzakerelerde taraflar GST sonuçlarının 97. paragrafı kapsamında oluşturulmuş olan “Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Diyaloğu”nun çalışma biçimi ve kapsamına dair anlaşmaya varabildi. COP 29’da alınan “Küresel Envanter Sonuçlarının Uygulanmasına Dair Karar”, GST sonuçlarının uygulanmasına ilişkin BAE Diyaloğu’nun yöntemlerini ana hatlarıyla ortaya koydu. Kararda kapsayıcı katılım, işbirliğinin teşvik edilmesi ve en iyi uygulamaların paylaşılması vurgulandı. Diyaloğun, ülkeleri ulusal politikalarını GST bulgularıyla uyumlu hale getirme, iklim finansmanını geliştirme ve teknoloji transferini ilerletme konularında desteklemeyi amaçlaması, uygulama zorluklarını ele almak için yıllık tartışmaları kolaylaştırması ve düşük karbonlu bir ekonomiye adil ve eşitlikçi bir geçiş sağlamak için çalışması kararlaştırıldı. Bu kapsamda BAE Diyaloğu ilerlemenin izlenmesi için yıllık raporlar sunacak, engellerin belirlenmesini ve net sıfır emisyona adil geçişlerin teşvik edilmesini destekleyecek.

Kayıp ve Zarar Fonları

Kayıp ve Zarar Fonuna ilişkin COP29 sırasında yapılan müzakerelerde verilen taahhütler sonucu fonun tutarı toplam 674 milyon dolardan 759 milyon dolara ulaştı. Taraflar, kayıp ve zararın İklim Finansmanı için Yeni Kolektif Sayısallaştırılmış Hedef kapsamına alınmayacağı konusunda mutabık kaldı. Dünya Bankası’nın fonun geçici ev sahibi olarak hizmet vermesine ve çeşitli ülkelerle birlikte toplamda yaklaşık 700 milyon dolar tutarında ilk katkı taahhüdünde bulunmasına da karar verildi. Fonun oluşturulması ve dağıtımına ilişkin daha detaylı tartışmalar Haziran 2025’te yapılacak iklim müzakerelerine ertelendi.

Temiz Hava Hakkı Hukuk Danışmanı

Av. Pınar Gayretli

E-Bülten

E-posta adresinizle e-bültenimize kayıt olarak yaklaşan etkinliklerimiz, haberler, raporlarımız ve daha birçok konudan anında haberdar olabilirsiniz.